31 Aralık 2009 Perşembe

İlk dindar Vicdani Retçi...

Bu dönemde savaşmak ne kadar kutsallıktan uzak ise Vicdani Rette bir o kadar kutsaldır. Günümüz savaşları ne bir inanç ne de bir idea uğruna. Savaşanların birçoğu ise zalime karşı değil, daha da zalim olmak için savaşmaktadırlar. Militaristler ve militarist beyne sahip siviller ne derse desin, bu böyledir.

Vicdani Ret, korkaklıktan dolayı değildir. Hele ki askerlik zahmetinden kaçmak, hiç değildir. Çünkü Vicdani Ret yoluna girdiğin ilk andan itibaren askerlik dönemi boyunca, ki kıstasım uzun dönem, yiyebileceğin tüm küfür ve dayaklardan kat be katını yemiş oluyorsun. İşkence, tehdit, aşağılama ve nazar-ı devlette tard edilme hali. Artık yapabileceğin ne bir memuriyet ne de devlet karşısında bir meşruiyetin vardır. Putperestizmin huzurundan kovulmuş melek gibisindir. Şahsen, bu sıkıntılara katlanmaya ne cesaretim ne de liyakatim var. Ama iyi bir şeydir, ama alkışlarım bu cesareti ortaya koyanları.

Vicdani Ret, ülkemizdeki savaşın saçmasapanlığını ve TSK'nın demokrasi içerisinde hangi noktada durduğunu çok iyi bilmektir bir nevi.

Vicdani Reti açıklayanların ve bu uğurda mücadele edenlerin sayısı hala 40'ı geçmiş değil Türkiye'de. Ama bu sayı ne kadar da az olsa ortaya çıkardığı gürültü büyüktür şüphesiz. Vicdani Ret talebi bir samimiyetin sonucudur. Çoğu kimsenin askerlik yapmamak için takla attığı bu ülkede, hala bir askerlik tabusu, tapınması var ise, ki bu halkımızın önemli bir çoğunluğunun siz deyin korkak ben diyeyim yalancı, siz deyin yalaka ben diyeyim riyakar olduğunu göstermektedir. İşte Vicdani Ret bu yalan, yalakalık, korkaklık ve riyakarlıktan kurtulmasının sebebi olabilecek bir olgudur.

Bir Vicdani Retçi olan Enver Aydemir, şüphesiz çok özel bir konuma sahiptir. Daha önceki Vicdani Retçiler genel olarak Sol görüş taşıyan insanlardı ve Sol'un muhalif, başkaldırı ve sivilliğinden aldıkları cesaretle böylesi bir eyleme katılıyorlardı. Enver Aydemir ise dindar. Ve askere gitmeme nedenini dini inançlarına bağlıyor. Dini değerlerin aleni bir şekilde tahkir edildiği TSK'da görev yapmayacağını cesaretle haykırmış ve şu an bunun ceremesini çekmektedir. Enver Aydemir ilk dindar Vicdani Retçi. Enver Aydemir, TSK'ya "Peygamber Ocağı" diyenlere inat Vicdani Rettini ilan eden ilk mümin. Bu açıdan özel, bu açıdan türünün ilk örneği.

Vicdani Ret kararını 2007'de açıklayan Enver Aydemir Boğaziçi Üniversitesi'nde barış temalı bir konferansa katılmaya giderken gözaltına alındı ve Maltepe Cezaevinde işkence gördü. Şu an hala gözaltında ve işkencededir muhakkak. Basına dağıtılan bildirgesi ise herşeyi en yalın haliyle özetlemektedir zaten. İşte bildirge;

"ben enver aydemir, 24.07.2007 tarihinde zorla askerlik yaptırılmak üzere evimden alınarak bilecik jandarma er eğitim tugayına getirildim. burada, beni oraya getiren yetkililere tsk seçkinlerinin laik değerlere dayanarak dini inançlarıma karşı hasmane duygular beslediğini bu yüzden laik bir ülkede askerlik yapmayacağımı ve böyle bir düzenin asla ve asla bir neferi olmayacağımı beyan ettim.

bilecik’te kaldığım süre içerisinde bu yaklaşımımın ne kadar doğru bir yaklaşım olduğunu, 2 gün sonra beni görmeye gelen annemin ve eşimin başörtülü olması gerekçe gösterilerek nizamiye kapısından geri döndürüldüğünde daha iyi anladım. hayattaki en önemli değeri inançları olan birisi olarak, özellikle t.s.k seçkinlerinin islami değerlere karşı gösterdiği bu tutumu kabul etmem mümkün değildir. tüm bu sebeplerden dolayı vicdani reddimi açıkladım. müslümanların en temel inançlarını bile bu kadar açık bir şekilde tahkir eden bir kurumda benim yer almam söz konusu olamaz.

bununla birlikte kamuoyuna duyurmam gereken asıl meselem, t.c. devletinin üzerine kurulmuş olduğu temel değerlerin hiç birine sempati beslemiyor olmamdır. benim de inanç değerlerime kimsenin zorla sempati beslemesini beklemiyorum. bununla beraber yaşadığım coğrafyanın gerçeklerini de göz önüne alarak, ortak yaşamın getirdiği sorumluluklar çerçevesinde inançlarıma uygun ve bireysel haklarımın tanındığı (eğitim özgürlüğü, kılık-kıyafet özgürlüğü, düşünce özgürlüğü vb.) bir ortamda kamu hizmeti yapabileceğimi beyan ediyorum. tüm kamuoyuna duyurulur.

enver aydemir"

29 Aralık 2009 Salı

Bir öküz masalı...

Bir varmış bir yokmuş. Çok yakın ülkenin birinde bir öküz yaşarmış ve birgün bu öküz parti kurayım demiş. Partisini kurmuş ve daha sonra sağda solda öküzce mitingler, konuşmalar yapmış. Öküzce derken "nasıl mı yani?"? Böyle yani.

"Bizde Türk açılımı istiyoruz arkadaş...

-Güneydoğuda herif 30 çocuk sahibi olacak...Çalışmayıp yan gelip yatacak...Benim maaşımdan veya küçük esnaftan %30 vergi alacaksın...

SSK primim bir emekli maaşı kadar olacak...Ben bu herifin kürt bebelerine bakacağım...

-Ben bir çocuğa bakmak için deli gibi çalışacağım...Kürt yan gelip yatacak...30 tane palesi için devlet ona çocuk yardımı yapacak...

-Ben Bu kadar SSK primi ödeyeceğim...Hastanelerdenzar zor faydalanacağım...Kürt bir yeşil kartla 30 tane palesine baktıracak...

-Ben sesimi yükseltsem...Eylem yapsam...Düşüncemi ifade etsem...İşçi memur yürüyüş yapıp hak arasa polisten cop ve gaz yiyeceğim...Kürt çıkıp bayrak yakacak...Bölünme isteyecek...Etrafı yakıp yıkacak...Daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyecek...Polis efendi bırak saldırmayı bu itler karşısında copunu saklayıp, kuyruğunu kıstıracak...

-Elektrik, su ve d.gaz borcunu geciktirsen hemen kesilen ve bir dünya faiz faiz ödeyen...Devlet arazisine bir gecede çöküp oraya ev yapmayan... Zar zor borç harç ev alıp birde bunun takır takır vergisini ödeyen biz...Elektriğe, suya , gaza para vermeyip bedava arazide ev kurup oturan kürt...

ULAN İTOĞLU İTLER AYRIMCILIK YAPILIYOR DİYORSUNUZ...EN KRAL AYRIMCILIK VE ASİMİLASYON BU ÜLKEDE BİZLERE YANİ TÜRKLERE YAPILIYOR...İTİLİP KAKILAN...DÜŞÜNCESİNİ İFADE EDEMEYEN...EDERSE HAİN İLAN EDİLEN...İŞSİZLİK VE KRİZLE BOĞUŞAN...HER BORCUNU DEVLETE TIKIR TIKIR ÖDEYEN...VATANININ TEHLİKEDE OLDUĞUNU HİSSEDİP EYLEME GEÇERSE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ DAMGASI YİYEN... SİSTEMİ ELEŞTİRDİĞİNDE ŞEREFSİZLİK VE NAMUSSUZLUK PAYESİ YİYEN...TÜRKLÜĞÜ SAVUNDUĞUNDA FAŞİST DAMGASI YİYEN SİZMİSİNİZ YOKSA BİZ TÜRKLER Mİ...ANLAMADIM BU İŞİ...BİZ Mİ BASKI GÖRÜYORUZ... SİZ Mİ...!!! SONRADA BAŞBAKAN ÇIKIYOR AÇILIM İSTİYOR...EVET İSTİYORUZ ...AMA TÜRK AÇILIMI İSTİYORUZ...!!! "

Masalımızın en ilginç tarafı ise bu öküzün bu türden konuşmalarını seven, beğenen, alkışlayan ve kendisini de bir önder olarak gören çok kişi varmış. Masalın sonu ne mi olcak? En yakın gene seçimde hep beraber göreceğiz.

26 Aralık 2009 Cumartesi

"korkarım güzelim korkarım.."

Bu resimden sonra Kürtler nasıl sisteme güvenebilecek?!

22 Aralık 2009 Salı

"İti ite kırdırmak"

Gladyatörler gerçekten de aptaldır. Hepsi köle ve kendilerini köle edenleri eğlendirmek için yine kendileri gibi kölelerle, meydanlarda ölesiye savaşıyorlar. Demek ki ezilenin ahmaklığı hiçte yeni bir şey değil.

Zalim neden zulmeder, mazlum neden zulme maruz kalır? Bir sebebi de zalimin zeki, mazlumun aptal oluşudur.

Yıllar önce... Üniversitede iken ben, bir gün dolmuş ile fakülteye gidince bir insan barikatı ile karşılaşmıştım. Sonra anladım ki barikat kuranlar fakülteleri çok uzak olupta ulaşım güçlüğü çeken öğrencilermiş. Ama garip olan şuydu ki; kapattıkları yol ne rektörün ne de dekanın yoluydu. Tek farkları fakültelerinin daha yakın olduğu kendileri gibi öğrencilerdi. Sordum;

-Kardeş! Bu ne iş? diye.

Cevap verdi birisi;

-Biz çok çektik, biraz da siz çekin! diye.

İşte bizim sorunumuz... Çektirene değil bizim gibi olanlara - belki de gücümüzün yettiğine- baş kaldırmak... Örneğin hıncını Kürtlerden çıkaran Türkler, hıncını Alevilerden çıkaran Sünniler... Veya -çok güzel bir örnek- protestocu engelli vatandaşları kovalayan engelsiz vatandaşlar....

"Boynuzsuzun hesabı boynuzludan sorulacak."

Çok yanlış!

"Boynuzsuzun hesabı, değil boynuzludan, o boynuzları kırandan sorulmalı."

20 Aralık 2009 Pazar

Kitap yazmak isteyene öğütler....


LA MANCHALI DON QUİJOTE KİTABINA
BİNBİR SURAT URGANDA'DAN

Dikkatli davran,
İyi bir kitap yaz,
İyi olmak istiyorsan
Ne yaptığını bilmiyorsun diyemez
akılsızlar o zaman.

Ama dikkatli davranmazsan,
kimin eline düştüğünü
uzun sürmez anlaman,
Hemen akıl vermeye kalkar
verecek aklı olmayan.

Deneyle saptanmıştır
güzel bir gölge örter insanı
yaslanınca iyi bir ağaca,
Yaslanacak bir kral
ağacı sunuyor
talihin sana Bejar'la,
öyle bir ağaç ki
birer prens meyveleri,
dük sanını almış
tomurcuklarından biri,
gövdesiyse yeni Büyük İskender.

Yanaş böyle bir ağacın gölgesine,
yiğitlere gülüyor ancak talih.
Serüvenlerini anlatacaksın
La Mancha'lı bir soylunun
delirmiş aylak aylak kitap okumaktan.

Öyle coşturmuştu ki
onu soylu hanımlar,
zırhlar ve şövalyeler,
aşkla kendinden geçti
çılgın Orlando gibi
ve bileğinin gücüyle elde etti
Dulcinea'yı Toboso'lu Süsleme,
gereksiz resimler koyma
kalkanına sakın,
ardına düşersen yapmacığın
boş laf etmekten
bir yere varamazsın.
Çok ileri gitme överken,
alaycı biri sanırlar.

"Don Alvaro de Luna,
Kartaca'lı Hanbibal,
İspanya'da kral François
talihten şikayet etsin!"

Zenci Juan Latino
gibi konuşmaya kalkma
birden çok dilli,
Latince döktürme boşuna,
gitmez bunlar Tanrı'nın hoşuna.

Bilgiçlik taslama bana,
dem vurma felsefeden,
arif olan anlar sonra,
sorar dudağını büküp:
"Nedir bu palavra?"

Akıl satma, dedikodu yapma,
uzağından geç aklın varsa
seni ilgilendirmeyen şeyin.

Şaka yapmaya çalışma,
verirler ağzının payını,
iyi bir ün kazan
bunun için çalış durmadan,
çünkü boşuna masraf etmiş olur
iyi bir şey yayınlamayan.

Unutma, çatısı camdansa delidir
taş toplayan komşuya atmak için.

Aklı olan sakınımlı davranır
yazdığı kitapta her zaman
bulunmaz yazdıklarında bir değer
genç kızları eğlendirmek için
sayfa doldurmuşsa eğer.

-Don Quijote cilt-1, shf 35-

17 Aralık 2009 Perşembe

Haber-Yorum

Haber:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bütçe görüşmelerinde atıf yaptığı CHP'nin Güneydoğu raporları, Meclis Kütüphanesi'ne ilgiyi arttırdı. Kürt sorunu üzerine yazılmış Meclis Kütüphanesi'ndeki tüm kitap ve raporlar da kıymete bindi. Milletvekilleri, kitapları okumak için sırada bekliyor.

Yorum:

Mecliste öyle kaliteli milletvekilleri var mıydı ki?!

13 Aralık 2009 Pazar

Serap ve Ceylan

İstanbul' da çıkan gösteriler sırasında molotof kokteyli atılan arabadaki Serap ölüm ile giriştiği mücadelede yenik düştü ve öldü.

Bundan aylar önce de Diyarbakır Lice'de Ceylan isimli küçük kız, çobanlık yaparken üzerine düşen havan mermisi sonucu ölmüştü.

Cenazesi vardı Serap'ın. Kalabalık ve sloganlıydı. Toprağı bol olsun.

Ceylan'ın cenazesi ise kalabalık değildi. Kalabalık olmadığı gibi medyanın riyakar gözlerinden de uzaktı. Gerçi yekpare değildi tabuttaki Ceylan. Paramparçaydı....

Serap'ın cenazesindeki en ilginç görüntülerden biri, oraya Genç Siviller tarafından bırakılmış bir çelenkti. Çelenk ilginçti, çünkü üzerinde Ceylan'ın resmi vardı.

Çok tartışıldı bu çelenk işi. Yaftalamaya başladı birileri hemen. Yok bölücülük, yok faşizm, yok provakasyon, yok fettocu... Aynı saçmalıklar nakaratı.

Herkes kendi nazarından bakar olaylara, olgulara. Acıları yarıştırmayı ve ayrıştırmayı seven biri, bu eylemi provakasyon olarak adlandırabilir, çünkü kendisi o mantık üzerine düşün(ebil)mektedir. Bence mesaj gayet açık. Hiçte puslu bir hava değil. Bazılarının gözünde ve gözlüklerinde sorun varsa, her gördüklerini hakikat zannetmemelidirler. Ama bu tavsiyeler hep beyhude. Çünkü burası Türkiye.

Genç Siviller şöyle fısıldadılar Serap'ın kulağına;

" Sen ve Ceylan kardeşsiniz Serap. İkiniz de bu toprakların erken koparılmış gülleri... Sizi öldürenlerin damarlarındaki kan farklı da olsa beyinleri aynı çalışır. Aynı merhametsizlik ve bağnazlık ile... Toprağın bol olsun."

Sizi seviyorum Genç Siviller....

Not: Resimli olmak isterdi bu yazı. Lakin Serap ile ilgili gördüğüm resimler oldukça trajik. Eminim Serap o resimler ile görünmek istemezdi.


"Faşist ol ama komik olma"



Goku'nun zafer işareti yapmış bir resmi ve bundan gocunan faşist bir ablamız. Tepkisini de "kırarım o parmakları" cümlesi ile ortaya koymuş.


Herkes bilir Goku'yu. Gariban bir Japon çizgi film karakteri. Nerden bilsin PKK'yı, nerden bilsin DTP'yi? Ama işte ya ablacımız, gelmiş bir kere galeyana "milli hisleri" ve bu hisler milli olunca ne dese doğru ne yapsa kutsal, yazmış böyle bir yorum(suzluğ)u.

Tepkime ne cevap verse iyi?

" baska cizgi filim kahramanı yokmuydu. bu pkk li gibi parmagini kaldirmis resmi görünce aklima hemen onlar geliyo elimde olmayan birsey birde vatanini sevmek fasistlikse dünyada en büyük fasist benim ok anladinmi"

Cevabım ise basitti;

"vatanını sev. hatta faşistte ol ama komik olma. sana bi tavsiye."

Başka bir örnek ise Sözcü.

Yorumsuz;



12 Aralık 2009 Cumartesi

Kemalizm'in kalitesi...

Atatürk'ün kalitesi tam olarak nedir? Bilemem! Ne kendisiyle yola çıkmışım ne de çay içmişliğim var. Ama zekidir, ama müthiş bir siyasetçidir.

Peki Kemalizm'in kalitesi? Kemalistleri gördükçe ne kadar yerlerde süründüğünü daha da iyi bir anlamaktayım. Cehalet, hakaret, komedi ve vicdansızlık...

Bir haber sitesinin siyasi bir haberinin altındaki yorumlardan küfür ve hakaret kokanları neden -genellikle- kemalistlere aittir? Bir Kemalist bunu bana/bize açıklasın. Açıklasın da saygı duyalım onlara.

Umutsuzluk...

"Açılım" kelimesi ile sevindik. Saçıldı dört bir yana sevincimiz, umutlarımız. Bizi hayalperest olarak gülenlere ise gülüp geçtik. Güzeldi...

Sonra;

İzmir,

Çanakkale,

Serap Eser,

Aydın Erdem,

Tokat'ta yedi ölü asker,

Son olarakta kapatılan DTP.

!

Evet, evet. Bu ülkeden gitmek lazım.

3 Aralık 2009 Perşembe

İzmir'de DTP taşlanması...

Ve işte o sarışın
Açılım halay misali bir ileri iki geri devam ederken İzmir olayı ile sarsıldık. Açılımı destekleyen de şaşırdı destekelemeyen de. "Faşist İzmir" tartışmasını bir kenara bırakıyorum ama olay da, zaman da manidardı. Bazen komplo teorilerine inanmak gerekir. Bayram arefesi İzmir, Çanakkale, Mersin...

Böylesi durumlarda "Faşist İzmir" genellemeleri ne kadar yanlış ise olayı derin güçlere bağlamakta bir o kadar yanlış. Tüm İzmir orda değildi, doğru. Oradaki insanlar da kışkırtılmış olabilirler. Fakat Türklerin neden bu kadar çabuk gaza geldiği ve ortalığı vahşi bir şekilde yağmaladığı da konuşulmalı, tartışılmalı. Bu halk bu kadar çabuk provake oluyorsa ortada çok ciddi sorunlar vardır.

Her yanımız adaletsizlik dolu. O kadar bariz ki... Zaten bariz olmasıdır canımızı en çok yakan. Danıştay'ın katsayı kararı en canlı örnek. Balçiçek Pamir de yazdı. Çokta güzel yazdı. Adaletsizliği, çifte standardı.

"Hani taş atmak suçtu?
Bize öyle demediniz mi? Gösterilerde sadece taş attığı için 25 yılla yargılanan çocuklar yok mu içeride? "Onlar daha çocuk" diye bas bas bağırmıyor muyuz aylardır?
İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, "Karşılıklı iki grubun provokasyonu sonucu, ani gelişen bir olay, çok büyütmemek gerek. Türkiye hassas bir dönemden geçiyor" demiş.
Anlamadığım bir şey var.
Taşı atan çocuksa... Güvenlik güçlerine sallıyorsa... Büyük suç...
Peki taşı atan yetişkinse ve hedefinde milletvekilleri varsa... Suç değil öyle mi?
Pazar günü İzmir'de taş atan kimse gözaltına alınmamış bile.
Ne açılımından bahsediyorsunuz beyler?
Önce ikiyüzlülüğünüzden vazgeçin...
Önce samimi olun."

Evet... Riyakarlık her yerde. "Ne" değil bizim derdimiz. "Kim" ve "kime".

Bir de karşı grup var tabi. Faşizm suçlaması ile suçlanmış İzmirliler. Biraz da mikrofonu onlara uzatmak lazım. Ne kadar cahiller anlaşılsın diye.


"Mine Açıkgöz: Evde iş yapıyordum. Oğlum da bilgisayarının başındaydı. Önce normal bir konvoy zannettik. ‘Apo’ falan diye sloganları duyunca önce oğlum balkona fırladı, ardından ben. Duran konvoydaki araçlardan tezahüratlar geliyordu. Şehitlerin anısına dayanılmaz bir şeydi. Bize bakıp zafer işaretleri yapıyorlardı. Sonra oğlum bayrağı alıp aşağı koştu. Yüzyıllardır burada kardeş kardeşe yaşıyoruz. Tepkimiz doğu kökenli vatandaşlara değil, PKK bayrağı sallamalarına.
Zühre Karafırtınalar: 78 yaşındayım, beş dakikada aşağıya indim. Benim babam İzmir’de Atatürk’le birlikte savaştı. Giritlilerle, İtalyanlarla, Fransızlarla İzmir’de yıllarca kardeş olduk, komşu olduk. Herkes her parti için sevinebilir ama yaptıkları şehitlerimize hakaret gibiydi.
Tülin Karafırtınalar (kızı): Düğün konvoyu geçiyor sandık. Balkondan bakınca mahallenin gençlerini Türk bayrağı ile koşarken gördük. Biz de bayrak alıp annemle koştuk. Aslında sadece bayrak gösterecektik ama halk galeyana geldi. Halamın oğlu 1990’da ilk şehitlerden biriydi. O manzaraya dayanamadık. İzmir’in bu tepkisi doğaldır.
Aziz Doğan: Çok kalabalık bir konvoy geçti. Önce düğün konvoyu zannettik. Trafikte sıkışınca el - kol hareketleri yapmaya, hakaret etmeye başladılar. Bir anda herkes evlerinden aşağı inmeye başladı. Araçlarda bir tane Türk bayrağı yoktu. Apo posteri gösterip zafer işareti yapıyorlardı. İzmirliler rahat insanlardır, ama aşırı tahrik olduğu için kimse dayanamadı.
Hayri Güray: Konvoy trafikte sıkışınca arabalardan insanlara işaretler yapmaya başladılar. Bir anda kalabalık toplandı. Birkaç şehit yakını ellerinde bayraklarla inince herkes sokağa fırladı. Duyan eline bayrağını alıp geldi. Çevik Kuvvet arka caddede olduğu için anında geldi. Yoksa olaylar çok daha büyük olurdu.
Tahsin Koşar: Her şey bir anda oldu. Büyük gürültüyle geçen arabaları, Apo posterlerini, PKK bayraklarını görünce koştuk. Televizyonlarda kendimi görüyorum, sanki saldırmışız gibi... DTP’li olabilirler ama eğer bu bir partiyse, bir tarafında da Türk bayrağı olmalıydı. ‘Neden Türk bayrağı yok’ dedim. İçlerinden biri ‘Nedir sizdeki bu bayrak sevgisi’ deyince sinirlendim.
Nail Doğan: Tepkimiz doğu kökenli vatandaşlara değil, DTP’ye. Tahrik unsuru çoktu. İzmir Türkiye’nin en demokratik şehridir, ama saygısızlık edenlere de seyirci kalamaz. Olaylar organize değildi, bir anda galeyana gelindi. Kadınlar apartmanlardan tencere attı.
Gökay Çalma: Biz DTP konvoyuna saldırmadık. PKK bayrağına saldırdık. İnsanları tahrik eden hareketler yaptılar. İzmir’de o bayrağı gösteremezler. İzmir ne gâvur, ne faşisttir. Cumhuriyetçidir. Eğer cumhuriyeti, vatanı korumakla faşist olunacaksa, evet faşistiz."


80'lik teyze-amcalar, pencereden tencere atan ev kadınları. İşte güzel bir Türkiye manzarası.

16 Kasım 2009 Pazartesi

"olmasaydı sonumuz böyle"

Bazı kimseler ile sanki aramda kurulu gizli bir kan bağı vardır. Acıları acıtır, sevinçleri sevindirir beni. Sanki onlar ile yıllardır tanışıyor, bir yüreği, bin derdi paylaşıyor gibiyimdir. Aynı sokaklarda yürümüş, aynı çaydanlıkta kaçak çay demlemiş, aynı domatesi ekmekle iştahla yemiş gibi gibi... Bu bazı kimseleri en iyi hissettiğim an, ölüm anlarıdır genelde. O ölüm haberini aldığımda yıllardır sahip olduğum, lakin kadir kıymetini bilmediğim bir yoldaşımı yitirmişçesine üzülürüm. Hani söylemek isteyipte söyleyemediklerin, anlatmak isteyipte anlatamadıkların olur da çok üzülürsün ya o ölüme; artık bir daha dönmeyecek, seninle sohbet etmeyecek, derdini paylaşamayacak...

Dershaneye gittiğim yıllar. Bir sonbahar akşamı eve döner dönmez Annemden aldım haberi. Ahmet Kaya ölmüş. Ölümüne mi üzülsem, zamansız gidişine mi? Yoksa haber programlarındaki hala aşağılayıcı ve mutlu üsluplara mı? Bilemedim.

Ahmet Kaya'yı anlamak için vicdanlı olmak gerekli. Çünkü sadece bir vicdan Ahmet Kaya'yı hakkıyla tartabilir. Kirlenmenin dayanılmaz ağırlığını Ahmet Kaya'dan gördük. Ve zincirlerinden boşalmayı ve mağaradan çıkmanın cezası...

Ahmet Kaya, Mağaradan çıkan adamdır. Ahmet Kaya kralın çıplak olduğunu haykıran çocuk yürekli, küçülmüşte büyümüş bir vicdandır. Yazık... Ahmet Kaya aptallar dünyasının çaresiz akıllısı, zamanından evvel açmış kardelen ve bu muz cumhuriyetinin Kassandra'sıdır.

9 yıl... Bir çocuk ömrü.

"Akbabalar cesedin etrafında toplanmakla yetinmezler. ölü yeterince büyükse, mezarını da ziyaret edeceklerdir."

Rehma Xwedé te be.

13 Kasım 2009 Cuma

Utanç...

Dersim Katliamı'nı öven bir milletvekili ve onu alkışlayan Dersimli bir milletvekili... Bunu yapan insan olamaz.

7 Kasım 2009 Cumartesi

"oku!"

Mertebelerin en yücesine sahip olan yaratıcı, yarattığı mertebece belirsiz bir varlığa yolladığı mesajına müthiş bir tavsiye ile başlar; oku...

Oku ama neyi? Bu sorunun cevabı yoktur. İllaki şunu yahut bunu oku denmez. Bunun da anlamı "herşeyi oku" olsa gerek. Oku. Kendini, başkasını, kainatı, hayvanatı, kitabı, gökyüzünü, yüzleri, sesleri.. İlla ki oku!

İlk insanlar bedeviyetin, yazı ise medeniyetin miladı. Yazı ile birikti, hayat suyu gibi toplumsal hafıza. Yazı ile seslendi torunlarına atalar. Yazı ile andı torunlar atalarını. Yazıyı ilk kullanan toplumlar tarihte daha bir söz sahibi iken, yazıdan yoksun güruhlar ise sadece lanet ile anıldılar. Yazıya sahip medeniyetler kökü derinde çınar iken yazısız kalanlar ot ve çimen sadece. Babil, Bağdat, İskenderiye ve Endülüs yazı üzerinde şaha kalkarken Moğol, Haçlı ve Skolastizm yazıyı düşman belleyip kararttılar aydınlığı.

Toplumların yazı ile aralarında kurduğu ilişki tarihten beslenip geleceği şekillendirmektedir. Özellikle 20. yy sonrası yazı daha da bir önemlidir. Daha da bir önemliyken yazı, toplumların yazıya yaklaşımı üç şekilde oluşmaktadır kabaca:

Yazıya değer vermek; en güzeli, toplumsal huzur ve ulusal yükselişin daîsi.

Yazıya düşman olmak; bazen gizli bazen aleni Faşizm, çöküşün habercisi.

Yazıyı hor görmek; geri kalmış birey ve toplumların utanıp sıkılmadan dile getirdiği günah, sebeb-i hasaret ve şaklabanlık. Ve de en kötüsü...

5 Kasım 2009 Perşembe

Düşünce...

Çok uzaktan bir meseleyi tartışırken küfürlü tabirler kullanan birilerini mi gördün, kesinlikle yaklaşmayacaksın. O tarafa bile bakmayacaksın. O tarafa bile bakmayacaksın ki onlarla aranda hiçbir ortak nokta olmasın.

Çünkü herhangi bir tartışma esnasında hakaretvari tabirler kullanılıyorsa orda bir fikir tartışması olamaz. Olsa olsa karşılıklı bir düşünsel tatmin söz konusudur ve bunun da hiç kimseye faydası olmaz. Ne anlatana, ne dinleyene...

"Benim aşkım henüz "olmak" kirine bulaşmadı." der Şeriati. Evet... Bizim de fikrimiz "hakaret" kirine bulaşmamalı.

31 Ekim 2009 Cumartesi

Dağdan dönüş...

Bir haber sitesinde bir haber başlığı "Dağdan dönüşe protesto".

Neden?

Ancak bir şeyin aksinin olmasını arzu ettiğimizde o şeyi protesto ederiz. Dağdan indiklerine kızıyoruz da dağa çıkmalarını mı arzu ediyoruz?

Asıl mesele değişime ayak uyduramayan farklı formdaki canlı türleri. Belki de asalak... Dağa çıkılmasına o kadar çok alıştı ki birileri, ki bu birileri azımsanmayacak kadar çok, şimdi dağdan inilmesi olayı karşısında şaşkın, öfkeli ve mantıksız...

"yalnız senden yardım dileriz..."

Fikirden yoksun her ideanın yeri çöp tenekesidir. Bu idea belli zamanlarda tamamen duygusal saiklerden ötürü parlamış dahi olsa er yada geç layık olduğu yere, yani çöpe gidecektir. Hitler müthiş bir hatipti mesela. Kitleleri damarlarından yakalayabiliyordu ve hitap ettiği kitle ise oldukça kalabalıktı. Bir halkı yönlendirdi ve bir halkı mahvetti. Ya şimdi? Esamesi yalnız tarihte geçer.

Kemalizm bir fikir midir yoksa saplantı mı? Bu soruya tanı koymak haddim değil. Yalnız, görebildiğim şu; ya Kemalizm'in dişe dokunur entellektüelleri yok ya da Kemalistler inanılmaz bir akıl felci geçirmektedirler. Bugün, normal bir Kemalist hiçte tutarlılık kaygısı yaşamadan fikir ve düşünceden yoksun bir cuntacıyı, darbeperesti ya da mafya elemanını "ulusal kahraman" olarak görebilmektedir. Yani Tuncay Özkan, yani Veli Küçük...

Bir de az daha mantıklı ama yine de mantıksız olanları var ki bunlar da sürekli Anıtkabir'e koşmaktadırlar. 80 yıl evvel söylenmiş cümlelerde necat ve kurtuluş ararlar. Hiç mi birşey değişmedi 80 yıldır? Yani sizin dışınızda.

Sormak lazım. Elinizde kahraman olarak kala kala bu döküntüler mi kaldı?
Ve
...

28 Ekim 2009 Çarşamba

Kitap-sız.

Hayatı okumanın yegane yöntemi kitap okumak, biz ise yoksunuz bundan. Etraf cehaletten geçilmez bir halde. Herkes, bilmediği şeyler üzerine fikr-i beyan etmekle meşgul. Fütursuzca, önemsemeden, tutarlılık kaygısı gütmeden. Herkes inandığı şeyin ideologu, lakin ondan da bihaber... Bildiğimizi sandığımız tek şeyi de bilemiyor olmak başka yerlerde komik olabilir ancak; biz de ise trajikomik... Bir zamanlar bu topraklarda felsefe üretilmiyor diye serzenişte bulunulurdu. Şimdi ise daha vahim. Felsefe katlediliyor...

Bir ev düşünelim... Ne kadar sağlam kurulmuşsa temel, ne kadar sabırla örülmüşse duvar, ne kadar estetik yapılmışsa boyası, ne kadar "biz" kokuyorsa iç tasarım... O evde o kadar güvende oluruz, bir o kadar da mutlu... Kültür, kitaplardan sıralı bir kale misali... Sabırla olmalı, "biz" kokmalı. Gerisi cehalet!

Kitap kokusunu sinesine çekmemiş biri -kesinlikle- kaale alınmamalı.

27 Ekim 2009 Salı

Ceylan...

Ceylan Önkol'un kanının yerde kalması, Kürt-Türk kardeşliğinden umudu kesmektir...

"yalnız sana tapar...."

Bu ülkenin adil olduğuna inanmak için ya kötü niyetli olmak lazım gelir, ya da aptallık derecesinde bir iyimserlik. Adaletsizlik her yerde. Yolda yürürken, televizyon izlerken, kitap okurken, okula giderken, gazetelere bakarken... Gözlerinizi yumamaz, kulağınızı tıkayamazsınız. Önümüzde iki yol. Ya hakperest olup hakkı kabul edeceğiz ya da menfaat-ideolojikperest olup hakka ayar vereceğiz. Birincisi cesaret ikincisi şaklabanlıktır. Üçüncü yol ise koyun olmaktır. Sormayan, sorgulamayan bir mahlukat...

"ideolojiler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleri." der Cemil Meriç. Sadece ideolojilerimize mi? Hayır. Vicdanlarımıza da...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Bir diyalog...

Dağdan inmiş gerillalar ile ilgili bir video ve altına yazılmış bir "yorum" ile başladı münazara. İşte şöyle;

T-N
allahın belaları hepsini luks arabalarla almışlar şehit cenazeleri uçak altında giderken bunların hepsini luks arabalarla alın bunu paylaştın da ne oldu başın göğemi erdi kalıcı barışmış p.... sizi kod adı köpek olan bu hayvanları turkiyeye getiren iktidara da lanet olsun bunları destekleyenlere de hepiniz allahtan bulun ...

K-T
Aylen Öyle Biz Ne için ŞEhit Veriyoruz Ne için Vatanı SAvunuyoRuz.. Ne için Genç Yaşta Tek SuçlaRı Vatanı için Askere Giden İnsanLArımız Ölüyo...Özgürlük Adına BirŞEyler Yapmaya Çalışan KöpekLer Hiç Bi Zaman İsteDikleRiniz OlmıyaCak...Artık Gerçek DüşmanlarımızLa Aynı Sokakları PAylaşaCAz Yazıkk...Çok Yazık...Pişman DEğilleRmiş KeşKe ORada Kalıp GeberSeydiniz Adi ŞErefsizler

Y-K
dellenmeyin bacılar. ne yani, dağda kalıp başka gençleri öldürselerdi daha da mı iyi olurdu?

K-T İndilerDe NolDu Türkiyeye Ne FayDası OlaCakLAr...BuRaDaa Da YapaR OnLAr Pkk SAdece DağDa Değil...!Artık Hele Hiç Değil...

Y-K silah bırakıp indiler. ve artık inşallah kimse kimseyi öldürmücek. benim için önemli olan bu. ben bunun olma ihtimalini bile desteklerim.

K-N sen buna inandın mı yıldırım bu bir politika bıraktık dediler indiler yarın istanbulu patlatırlar görürüsünüz siz barışı

Y-K tersine inanmak daha mı çok güzellik kazandırdı bize? umud etmenin neresi kötü. dünyanın diğer yerlerinde de böyle bitti savaş, burda niye bitmesin? o kadar çok kin dolu ve savaşa bulandık ki barış cennet kadar ulaşılmaz oldu bize. umud dolu olalım biz. Sırf bugün silahlar patlamıyor diye birileri yaşamaya devam ediyor. Bu yetmez mi sevinmek için?

T-N bunun bir oyun olduğunu bile bile içimizi nasıl umut dolduralım kutlmalar yapılıyor pişman değiliz diyorlar o kadar insan öldürsünler pişman olmasınla ve hiç bi şeyiklde yargılanmadan serbest bırakılsınlar suçun bi cezası olmalı cezasız mı kalsın tekrar yapmamak için korkusu var mı yine yapar devlet yine affeder daha acı kayıplar verdiğimizde bunun hesabını kim verecek o zaman umut ettik biz mi dicez su testisi su yolunda kırılır abdullah öcalan bunlara gelin nmite dedi turk devletinin iki dili var iki kurucusu var sözünü vedide geldiler anayasaya dilimiz turkce ve kurtce yazdığında mustafa kemal ataturkun kemikleri sızlamaz mı şehitlerin kemikleri sızlamaz mı boşuna mı bu kadar can verildi

K-TAdamLaR REsmen Biz Hala Devam Edeceğiz DiyorLAr Ve faCe bugun İstanbul yapacakları Kutlamalara ÖÇağırıyorlar Neymiş Kürdistandaki gibi büyük Olmayacakmış Ama Bekliyorlarmış...Yazıklar Olsun ki Bu HükümeTe Şuan Bunları SerbestÇe SöyleyebiliyorLAr..Dewlet içinDe dewlet kurmaya Çalışıyorlar indilere ne oldu kürdistan die kutlama yapıyOarlar Yaşasın Türkiyeye Geldik die Değil...

Y-K bugün bir çocuğa tecavüz eden dahi pişman değilken kendince bir dava için dağa çıkmış biri neden pişman olsun ki? pişman olsa orda ne işi var? herkesin göreceli inançları var, bunu anlamak lazım. Yani bizce saçma olan şeyler bazılarınca davadır. bu insanlar dağa çıkmış fakat herhangi bir eyleme katılmamış insanlar. yani yasal olarak sadece izinsiz yurt dışına çıkma suçuna sahipler. her zaman, hoşumuza gitmese dahi hukuk kurallarına uygun davranmamız gerkir ki yasalarda suça karışmamış pkk'lılar affedilir.

kürtlere eşit hakları vaad eden bizzatihi mustafa kemal'dir. bundan kimse de zararlı çıkmaz. Ülkede kürtçe nin de serbest olması sadece türkiye kültürünü geliştirir. Eski medeniyetlerden silah gücüne sahip olanlar hep tarihin çöplüğünde, asıl mesele kültürel zenginlik, kültürlerin kaynaşması. kısaca bu savaş artık bitmeli. çünkü ne bir kazananı olacak ne de kaybedeni. ne asker öldüre öldüre bitmez ne de dağdakiler. toprak dibine düşen canlara yazık, dağa taşa düşen vergilere yazık, kaçırılmış fırsatlara yazık.

ispanya ve ingilteredeki ira ve eta örneklerini biraz incelemeni tavsiye ederim. türkiye de yaşanan şu an işte odur. ve türkiye bu süreçten çıkarsa türkiye'nin geleceği yer de şu an ingiltere ile ispanyanın olduğu yerdir. barış artık kaçınılmaz.

T-N yasal olarak yurt dışına çıkmışlar ee bizim izlediklerimiz ne önderlerimiz istedi daga çıktık savaşytık şimdi istediler iniyoruz diyolar biz demiyoruz ki barış içinde yaşamayalım biz kurtleri dışlamadık ki benim bir suru kurt arkadaşım var kurtcede konuşuyorlar biz bunlara karşı çıkmadık ki ama bizim anayasamız değiştirilemez hangimiz eşit değiliz ne eşitsizlik olmuş doğuda... öğretmenler doktorlar doğuya gitmek istemiyorsa pkk yuzunden gitmek istemiyor pkk mı onların öncusu pkk mı onalrın haklarını koruyor nasıl böyle mi gelişimlerini engelleyerek mi hiç biri suçsuz değil onların devlet içinde devlet kurulmaz vatan haini onlar nasıl suçları yok ???

doğuda ne oluyorsa pkk yuzunden oluyor ve kurtler de onları destekledikleri sürece bundan zarar görecekler ingiltere ispanya kendi varlığını butunluğunu kabul ettirmiştir bunlar turkiye cumhuriyetinin varlığını üstünlüğünü kabul mu edecekler artık insan değil beyinleri şehit vericez savaş bitmicek silahsız savaşıcaklar genç beyinleri yakayacaklar.

Y-K bu ülkede insanlar kürt oldukları için enslerinden vurulup asit kuyularına atıldı. 20.000 e yakın faili meçhul... bu ülkede insanlar köylerinden yaka paça atılıp metropollere sürüldü... 4000 e yakın yakılmış köy... bu ülkede çocuklar terörist diye 12 yaşında 13 kurşunla öldürüldü. uğur kaymaz, ceylan önkol ve katledenler serbest şu an. Bu ülkede insanlar kürtçe konuştuğu için linç edildi, para cezasına çarpıtıldı, hapislere atıldı. Ben, aydınlar ve daha niceleri. Bu ülkede insanlar kürtçe kasetleri bir zamanlar gece yarıları dinler, toprak altında zulalarlardı. Bu ülkede insanlar türkçeyi kulağı çekile çekile, dayak yiye dayak yiye öğrendi. Bunun canlı şahidiyim... ve bu liste daha da kabarıktır arkadaşım! Bu ülkede kürtlere ve kürtçeye en büyük zulüm yapıldı ve yok sayıldı bunlar. Yok sayılmaktan daha büyük zulüm olur mu hiç? Bu ülkede 12 eylüllerde diyarbekir cezaevinde insanlara akla hayale gelmicek işkenceler yapıldı ama daha kimsenin haberi yok. Bu ülkede 80 yaşındaki insanlara dışkı yedirldi, insanlar sınır boylarında kurşuna dizildi, kadınlara kızlara tecavüz edildi. Oldu ama batıda yaşayanlar bunları pek bilmez. Ha, inanmayabilirsin bana. Ama emin ol tüm saydıklarımı tanıkların kendi dillerinden mailleyebilirim sana.

Tüm bunlar olmuşken eşitiz demek pek akla mantığa uygun değil. peki kürtler ne ister? ayrı bir devlet istemez emin ol. sadece eşitlik. ama gerçek bir eşitlik. "sen dilini sokakta konuş ben kendimkimi üniversite kürsülerinde" tarzında bir eşitlik değil.

sana bir soru... Bu ülkede üniversitelerde urdu dili ve edebiyatı, latin dili ve edebiyatı gibi enstitüler varken, üniversitelerde kürtçe'nin k si'nin bile olmamamasının mantığı ne? siyasetten değil de insaniyetten açıklanabilir mi? bir urdu bir latin kadar değerimiz yokken, hani kardeşlik?

T-N barış diyorsunuz geçmişte yaşanalar yuzunden biz bunları neden çekiyoruz? bak sen diyorsun geçmişte yaşandı geçmişte kurtlere bunlar hiç bi şey yokken mi yapıldı ? bu insanlık dışı olaylara ben de karşıyım.. ama bunlar durduk yere yapılmadı bunu da biliyorsunuz.yarattığınız terörden 30 bin insan can veriyor.... en ufak bir özeleştiri en ufak bir günah çıkarma yapmıyorsunuz. kürt kökenli vatandaşlarımız eğer bunca kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olan bu BÖLÜCÜ IRKÇI TERÖRİSTLERİ hala destekliyorlarsa kusuru devlette değil kendilerinde aramalılar.Çocuğunun terör örgütünün militanı olarak kullanmasına müsade ediyorsan 12 yaşında 13 mermi deme hakkına sahip değilsin.
Hak isteyen hukuk isteyen önce bu ülkenin bütünlüğüne insanlarına toplum kurallarına SAYGI gösterecek. ülkesine katkıda bulunacak. İNSAN gibi davranacak yakmayacak yıkmayacak.
terorist ile kurt arasındaki farkı bize yine siz göstericeksiniz siz teror orgutunden kendinizi ayrı tuttunuz mu ???

dilimizi konuşamıyoruz diyorsunuz bugüne kadar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde açılmış kürtçe kursları' sözde dil öğrenmeye susamış sizlerin ilgisizliği sonucunda neden kapandı ?


sözde size fırsat eşitliği sunulmuyor dimi eşit değiliz evet bu ülkenin en çok para kazanan insanları çoğunlukla Kürt kökenli şarkıcılar, eğlence yeri sahipleri, işadamları, ticaret dünyasında; tv'de, gazinolarda iş yapan isimler İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Ceylan, Yılmaz Erdoğan değil mi

çapulcu terör örgütüne her türlü desteği verip, demokrasi ve insan haklarından bahsetmek şiddeti kınıyorum demek kürtlerde... bu yalanları söyleyip bizleri de enayi zannedip, aptal yerine koymaya çalışmak yuzsuluğude kurtlerde.. bu ülkede yaşayan onlarca farklı etnik kökenden milyonlarca insan, etnik kökenleriyle ilgili en ufak bir sıkıntı çekmezken, özgürce siyaset yapabilirken, milletvekili ve hatta Başbakan bile olabilirken, verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucu elde edilmiş Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyen sömürgecilik etnik soykırımcılık neden hep sizde ?
sorun sence bizdemi sizdemi ??

Y-K geçmiş... geleceği kurmak için geçmiş ile hesaplaşmak gerekmez mi? kürt türk birlikteliğini dostluk kavramı üzerinden ele alırsak şayet, dostluğun pekişmesi için öncelikle gizsiz tanıma ve kabullenme gerekmez mi? tabii ki gerekir.

ki bu geçmiş yüzlerce yıllık bir geçmiş değildir. ki bu geçmiş sonuçlarını yitirmiş bir geçmiş değildir. biz tüm bu olayların olumsuz sonuçlarını her allahın günü yaşamaktayız. her toprağa düşen canda, her kapkaçcı ve gaspçı da... geçmiş konuşulmadan gelecek inşaa edilemez.

sadece geçmiş te değil. uğur kaymaz 3-4 yıl evvel katledildi. (tek suçu babasıyla beraber dışarı çıkmaktı, suç mu?) Ceylan önkol iki hafta önce. tek suçu koyun otlatmaktı karakolun gölgesinde. dışarı da olmak, çobanlık yapmak suç mu? düşünün! bu ülkede çocuklar katlediliyor fakat hala kıyamet kopmuyor. düşünün!asit kuyularından habire cesetler çıkıyor ve hala ülke sözde hukuk devleti. kürtler de sütten çıkmış ak kaşık değil. kabulleniyorum fakat siz de btün sorunların kürtlere vaadedilen bir sözden cayılması ile başladığını kabul ediniz. pkk acı çekmiş bir halkın öfkesinin sonucudur, der ahmet altan. tamamen haksız mı?


üstelik bizim sorunumuz ne vatan ne de türk kardeşlerimiz ile. bizim sorunumuz sistem ile. aramıza nifak sokmuş, bizi insan yerine koymamış sistem. bu sistem türkleri de ezer ama hala bundan bihabersiniz.

gelgelelim kürtçe dil kurslarına.
1-kürt solu da türk solu gibi pratiktn ziyade teorik ile ilgilenme hastalığı ile mamuldur.
2-kürtler o kadar asimile edildi ki dilin önem ve mahiyeti unutuldu, lakin yeni yeni yeşeriyor. şu an varolan kurs sayısı da az değil.
3- sizce, bir halkın anadilini öğrenmek için kurslara gitmesi ne kadar mantıklı? siz türkçe dil kursuna gider misiniz?

...............

Yorumsuz...

Pis Ermeniler!

Bu Ermeniler sınırları kabul etmiyormuş. Tarihi ideallerinin peşinden koşuyormuş. Saçma sapan haritalar çiziyorlarmış. Vay terbiyesizler!

Biz hiç yapar mıyız öyle şeyleri?(!)

23 Ekim 2009 Cuma

Başlarken....

Savaşın en çok kızıştığı yerde kafasını siperine gömenlere ne mutlu!

Tüm eylemleri yaşamaya dair olan bir canlı, neden ölüme seve seve gitsin ki? Hele ki uğruna öldüğümüz, uğruna ölünebilecek bir şey değilse...