3 Aralık 2009 Perşembe

İzmir'de DTP taşlanması...

Ve işte o sarışın
Açılım halay misali bir ileri iki geri devam ederken İzmir olayı ile sarsıldık. Açılımı destekleyen de şaşırdı destekelemeyen de. "Faşist İzmir" tartışmasını bir kenara bırakıyorum ama olay da, zaman da manidardı. Bazen komplo teorilerine inanmak gerekir. Bayram arefesi İzmir, Çanakkale, Mersin...

Böylesi durumlarda "Faşist İzmir" genellemeleri ne kadar yanlış ise olayı derin güçlere bağlamakta bir o kadar yanlış. Tüm İzmir orda değildi, doğru. Oradaki insanlar da kışkırtılmış olabilirler. Fakat Türklerin neden bu kadar çabuk gaza geldiği ve ortalığı vahşi bir şekilde yağmaladığı da konuşulmalı, tartışılmalı. Bu halk bu kadar çabuk provake oluyorsa ortada çok ciddi sorunlar vardır.

Her yanımız adaletsizlik dolu. O kadar bariz ki... Zaten bariz olmasıdır canımızı en çok yakan. Danıştay'ın katsayı kararı en canlı örnek. Balçiçek Pamir de yazdı. Çokta güzel yazdı. Adaletsizliği, çifte standardı.

"Hani taş atmak suçtu?
Bize öyle demediniz mi? Gösterilerde sadece taş attığı için 25 yılla yargılanan çocuklar yok mu içeride? "Onlar daha çocuk" diye bas bas bağırmıyor muyuz aylardır?
İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, "Karşılıklı iki grubun provokasyonu sonucu, ani gelişen bir olay, çok büyütmemek gerek. Türkiye hassas bir dönemden geçiyor" demiş.
Anlamadığım bir şey var.
Taşı atan çocuksa... Güvenlik güçlerine sallıyorsa... Büyük suç...
Peki taşı atan yetişkinse ve hedefinde milletvekilleri varsa... Suç değil öyle mi?
Pazar günü İzmir'de taş atan kimse gözaltına alınmamış bile.
Ne açılımından bahsediyorsunuz beyler?
Önce ikiyüzlülüğünüzden vazgeçin...
Önce samimi olun."

Evet... Riyakarlık her yerde. "Ne" değil bizim derdimiz. "Kim" ve "kime".

Bir de karşı grup var tabi. Faşizm suçlaması ile suçlanmış İzmirliler. Biraz da mikrofonu onlara uzatmak lazım. Ne kadar cahiller anlaşılsın diye.


"Mine Açıkgöz: Evde iş yapıyordum. Oğlum da bilgisayarının başındaydı. Önce normal bir konvoy zannettik. ‘Apo’ falan diye sloganları duyunca önce oğlum balkona fırladı, ardından ben. Duran konvoydaki araçlardan tezahüratlar geliyordu. Şehitlerin anısına dayanılmaz bir şeydi. Bize bakıp zafer işaretleri yapıyorlardı. Sonra oğlum bayrağı alıp aşağı koştu. Yüzyıllardır burada kardeş kardeşe yaşıyoruz. Tepkimiz doğu kökenli vatandaşlara değil, PKK bayrağı sallamalarına.
Zühre Karafırtınalar: 78 yaşındayım, beş dakikada aşağıya indim. Benim babam İzmir’de Atatürk’le birlikte savaştı. Giritlilerle, İtalyanlarla, Fransızlarla İzmir’de yıllarca kardeş olduk, komşu olduk. Herkes her parti için sevinebilir ama yaptıkları şehitlerimize hakaret gibiydi.
Tülin Karafırtınalar (kızı): Düğün konvoyu geçiyor sandık. Balkondan bakınca mahallenin gençlerini Türk bayrağı ile koşarken gördük. Biz de bayrak alıp annemle koştuk. Aslında sadece bayrak gösterecektik ama halk galeyana geldi. Halamın oğlu 1990’da ilk şehitlerden biriydi. O manzaraya dayanamadık. İzmir’in bu tepkisi doğaldır.
Aziz Doğan: Çok kalabalık bir konvoy geçti. Önce düğün konvoyu zannettik. Trafikte sıkışınca el - kol hareketleri yapmaya, hakaret etmeye başladılar. Bir anda herkes evlerinden aşağı inmeye başladı. Araçlarda bir tane Türk bayrağı yoktu. Apo posteri gösterip zafer işareti yapıyorlardı. İzmirliler rahat insanlardır, ama aşırı tahrik olduğu için kimse dayanamadı.
Hayri Güray: Konvoy trafikte sıkışınca arabalardan insanlara işaretler yapmaya başladılar. Bir anda kalabalık toplandı. Birkaç şehit yakını ellerinde bayraklarla inince herkes sokağa fırladı. Duyan eline bayrağını alıp geldi. Çevik Kuvvet arka caddede olduğu için anında geldi. Yoksa olaylar çok daha büyük olurdu.
Tahsin Koşar: Her şey bir anda oldu. Büyük gürültüyle geçen arabaları, Apo posterlerini, PKK bayraklarını görünce koştuk. Televizyonlarda kendimi görüyorum, sanki saldırmışız gibi... DTP’li olabilirler ama eğer bu bir partiyse, bir tarafında da Türk bayrağı olmalıydı. ‘Neden Türk bayrağı yok’ dedim. İçlerinden biri ‘Nedir sizdeki bu bayrak sevgisi’ deyince sinirlendim.
Nail Doğan: Tepkimiz doğu kökenli vatandaşlara değil, DTP’ye. Tahrik unsuru çoktu. İzmir Türkiye’nin en demokratik şehridir, ama saygısızlık edenlere de seyirci kalamaz. Olaylar organize değildi, bir anda galeyana gelindi. Kadınlar apartmanlardan tencere attı.
Gökay Çalma: Biz DTP konvoyuna saldırmadık. PKK bayrağına saldırdık. İnsanları tahrik eden hareketler yaptılar. İzmir’de o bayrağı gösteremezler. İzmir ne gâvur, ne faşisttir. Cumhuriyetçidir. Eğer cumhuriyeti, vatanı korumakla faşist olunacaksa, evet faşistiz."


80'lik teyze-amcalar, pencereden tencere atan ev kadınları. İşte güzel bir Türkiye manzarası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder