3 Ocak 2010 Pazar

Masturbatif yazılar...

Cemil Meriç, ilköğretimde yazdığı bir yazının hocası tarafından acımasızca eleştirildiğini anlatır. Bu duruma üzülen, belki de gururu incinmiş olan Meriç harika bir çıkarımda bulunur bu olaydan sonra;

"Yazı yazmak, aklına her geleni yazmak değildir."

Yazı yazmak kutsal bir vazife. Yazdığımız her kelime, bu dünya üzerinde bize ait bir iz meydana getirir. Tüm kelimeler bir araya gelir ve bir başka "ben-biz"i oluşturur. Gerçek hayatta ki "ben" ile kelimelerden oluşmuş "ben" arasındaki fark ise samimiyetsizliğimiz ile doğru orantılıdır. Herkes, birşeyler yazarken aslında kendisini yazmaktadır da bunun farkında değildir. Aslolan yüzümüzü mü dökmekteyiz yazıya yoksa başka bir yüzümüzü mü? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun neticesi riyakarlıktır.

Bir fıkra:

Dursun Temel'e sormuş;
-Entellektüel mi olmak istersin ibne mi?
Temel;
-İbne.
Niye diye sormuş Temel'e Dursun.
Temel ise;
-Kafama o kadar kitap sokacağıma kıçıma ufacık birşey sokarım daha iyi.
.....

Evet, ibne olmak Entellektüel olmaktan daha kolay. Ama sebebi cisimlerin azameti değil. Yazı, sadece aklın değil vicdanın da süzgecinden geçmeli. İnanabildiğimiz ve her yerde çekinmeden, utanmadan, sıkılmadan bahsedebileceğimiz şeyleri yazmalıyız. Cetvelimiz sabit olmalı. Zorlamamalı bizi.

Herşey gibi yazı da çoğalınca kalitesizleşti. Yazanların, basılı kitapların birçoğu kalitesiz. Belki benim de yazdıklarım kalitesiz. Kötü yazılabilir, ki kötü yazmanın da ölçütü yoktur. Yazılar hakikatimizi anlatmalı. Ne kuru bir nefretin, ne zavallı bir inadın ne de aptalca bir taraftarlığın tekelinde olmalı. Yazının amacı kendimizi değil, başkalarını tatmin etmektir.

"Yazı yazmak, aklına her geleni yazmak değildir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder